25 Kasım 2012 Pazar

Sosyal Açıdan Kadın

0 yorum

Sosyal Açıdan Kadın: 
Madem ki, toplum kadın ve erkek iki cinsten oluşuyor ve bunlar üreme sistemlerinin dışında birbirleriyle aynı özellikleri taşıyorlar ve hayat denen şey ev, çarşı, işyeri, okul vs., kadınlar da kimliklerini yitirmeden erkekler gibi hayattaki yerlerini almalıdırlar. Ev hanımlığının yanı sıra İş kadını, Bilim kadını da olmalıdırlar. Cahil kültürsüz içine kapanık, yaşadığı dünyadan haberi olmayan, doğurganlıktan başka üretkenliği bulunmayan silik, pasif kadının İslâm dininde yeri yoktur.
Asr-ı saadette İslâm diniyle müşerref olan her kadın, İslâm inanç ve terbiyesiyle toplumla iç içe yaşar, her türlü siyasal ve toplumsal olaylarda kendini gösterir ve tüm olaylarda belirleyici rol üstlenirdi. Cemaate katılır, mescitten; musalladan, sosyal aktivitelerden uzak kalmazlardı. Gerektiğinde devlet başkanının hatalı icraatını cesurca eleştirir, hatanın düzeltilmesini sağlardı. Peygamberimiz ve ondan sonraki halifeler de bunları engellemez, aksine teşvik ederlerdi. Ayrıca her konuda onlarla da istişare eder, biat olaylarında onlardan da biat alırdı yani onların da oyuna başvururdu. Bunlar hem tarihte sabit hem de Kur’an’da yer almıştır.
Bu gün ise Müslüman geçinenlerin terâvih namazları dışında kadın cemâate katılmıyor.Cuma namazları, bayram namazları, cenaze namazları kadınlar katılmadan kılınıyor. Dernek, parti, vakıf gibi sivil toplum örgütlerinde ise dindar geçinen kesimlerin kadınları hiç yer almıyor. Siyasi oy yönünden ise kocasının, babasının reyi ne ise onun reyi de o oluyor. Kendisi kesinlikle rey sahibi bir birey değildir. Böyle olunca da bu gün toplumda kadının yeri, İslâm öncesi dönemlerdekinden daha da geri ve kötü durumdadır. 
Haremlik – Selamlık 
Peki, ne oldu da, toplumdaki doğallık ve ahenk kayboldu? Yaşayan nüfusun yarısı olan kadın nasıl, neden ve kimler tarafından toplumdan uzaklaştırıldı? Nasıl oldu da kadınsız bir din ve toplum modeli ortaya çıktı? Neden kadınlar yatak odası ile mutfak arasına sıkıştırıldı? 
Yukarıdaki soruların cevabını vermeden önce şu âyeti dikkatlice anlayalım. 
Sonra, bunların izinden art arda elçilerimizi gönderdik. Meryem oğlu Îsâ'yı da arkalarından gönderdik; kendisine İncîl'i verdik ve o'na uyan kimselerin kalplerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlık; onu, onların üzerine Biz yazmadık. Sadece Allah rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Sonra da buna gereği gibi riâyet etmediler. Sonra da Biz, onlardan iman eden kimselere karşılıklarını verdik. Onlardan pek çoğu da hak yoldan çıkmış olanlardır. (Hadid; 27) 
Âyette görüyoruz ki, Hıristiyanlar, Ruhbanlığı, akılları sıra daha dindarca bir hayat yaşayacağız ve Allah’ın rızasını kazanacağız diye uydurmuşlar. Ama ağızlarına yüzlerine bulaştırmışlar. Allah’ü Teâla Müslümanları uyarıyor; sakın onlar gibi olmayın diyor. Bu âyetin Kur’ân’da yer almasının amacı budur. Ama maalesef Müslüman geçinenlerin de kınanan Hıristiyanlardan farkı yok. Kadını, fitne, bela, uğursuz, şeytan, necis, akılsız, dini noksan, şehvet malzemesi, seks objesi vs. sayınca bu olumsuz niteliklerle yaşamadan, daha dindar olacağız ve Allah’ın rızasını kazanacağız diye kadınla dünya arasına kalın bir duvarlar örüldü. Bu hususta Allah’ın koyduğu, Rasülünün uygulayıp bize gösterdiği ölçülere uyulmadı. Sonuçta da bir sürü çelişki ve çarpıklıklar ortaya çıktı. Kısacası Müslüman geçinenler de Hıristiyanlar gibi bu işi ellerline yüzlerine bulaştırdı.
Evlerine gelen akraba hısıma, eşe dosta kadınlar, kızlar gösterilmezken yani haremlik-selamlık uygularken, çarşıda pazarda ne idiği belirsiz adamlarla konuşmalarında, alış veriş etmelerinde aralarında dolaşmalarında, hatta, toplu taşıma araçlarında balık istifi bulunmalarında, örtülü çıplaklar sürüsü oluşturmalarında sakınca görülmemektedir. 
Kadın ve erkeklerin aynı mekanda, başkalarının gözü önünde terbiye ve ahlak kurallarına aykırı davranışlarda bulunmamaları, onurlu duruşlarıyla görüşmelerinde ve konuşmalarında bir sakınca yoktur.
Kadın, MUTLAKA TOPLUMDAKİ YERİNİ ALMALIDIR. Kadın artık uyanmalıdır; kendini tanımalıdır: toplumdaki yerini, bedeniyle; saçıyla, gözüyle, göğsüyle, makyajıyla değil beyniyle almalı, vitrin ve imaj olmaktan kendini kurtarmalıdır. Kendini riske atmadan fıtratlarına aykırı olmayan her işte çalışmalı, her türlü okulda okumalı, her türlü sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve eğitim faaliyetlerine katılmalıdır. Özetle, Allah’ın “Kadın Kültürdür” diye taçlandırmasına layık olmalıdır. 
Hakkı Yılmaz...

Yorum Yaz

Yorumlarınız İçin Teşekkür ederim...Erkan Alaca

Etiketler

Aile (1) Alak (1) Alamet (1) Allah (4) Amacı (1) Amaç (1) Anlam (1) Arafat (1) Arap (1) Ay (1) Ayet (2) Bakara (1) Bakış (1) Boşanma (1) Bozmak (1) Bozulma (1) Buhari (1) Cemaat (1) Ceza (1) Cin (1) Cuma (1) Çelişki (1) Din (3) Diriltme (1) Doğa (1) Doğum (1) E-book (1) Enerji (1) FlashBook (1) Gerçek (1) Gösterge (1) Hac (1) Hacc (3) Hadis (2) Haksızlık (1) Haram (1) Haremlik (1) Hıristiyanlık (1) Hukuk (1) İbadet (1) İblis (1) İkame (1) İnsan (1) İsa (1) İslam (2) İşte Kur-an (1) Kabe (3) Kadın (6) Kadının Şahitliği (1) Kavram (1) Kaynak (1) Keffarat (1) Kontrol (1) Kul (1) Kuran (10) Kuran'da Cin (1) Kuranda Dua (1) Kuranda Kadın (4) Kurandaki Hac (2) Kürtaj (1) Mali Destek (1) Melek (1) Mesaj (1) Mescid (2) Meşaril (1) Mezhep (1) Miras (1) Mucize (4) Muhammed (a.s) (2) Nakıs (1) Namaz (5) Oruç (5) Ölüler (1) Peygamber (1) Ramazan (1) Rekat (1) Rivayet (1) Rüku (1) Rüşd (1) Salat (5) Savm (1) Secde (1) Selamlık (1) Sıyam (1) Sohbet (1) Sosyal (1) Sure (2) Şart (1) Şehr (1) Şöhret (1) Takva (2) Talak (1) Tanrı (1) Tavaf (1) Temizlik (1) Tevbe (1) Tirmizi (1) Tutmak (1) Ümre (3) Vakit (1) Yaratılış (1) Zihin (1)