25 Kasım 2012 Pazar

Kadının Şahitliği

0 yorum

Kadının Şahitliği: 
Kadının şahitliği meselesi çok eleştiri alan bir konudur. Çünkü şahitlikte iki kadının bir erkek yeri tuttuğuna inanılır. Buna da müdâyene âyeti dediğimiz Bakara; 282. âyeti delil gösterilir. Halbuki, bu alacak borç ilişkisini ve bunun adil bir katip (noter) tarafından yazılmasının esaslarını bildiren bu âyet, iyi anlaşılsa, konu hem tartışılmaz hem de İslâm’ı eleştirmek dost düşman kimsenin haddine düşmez.
Şahitlik meselesi İslâm dinin hassasiyetle üzerinde durduğu bir konudur. Önce konunun ciddiyetini gösteren birkaç âyete göz atalım. 
…. De ki: “Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Kendi yanındaki, Allah'tan gelen bir şâhitliği saklayandan daha zalim, kendisine daha haksızlık eden kim olabilir? …. (Bakara; 140 ) 
Ey iman etmiş kimseler! Kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, Allah için tanıklık eden kimseler olarak hakkaniyeti tümden ayakta tutanlar/ gözetenler olun. İster zengin olsun, ister fakir olsun, bilin ki Allah, ikisine de daha yakındır. Artık adaleti yerine getirebilmek için boş-iğreti arzunuza uymayın. Eğer eğip bükerseniz veya geri durursanız, biliniz ki şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa; 135) 
Ey iman etmiş kişiler! Allah için, hakkaniyeti ayakta tutan tanıklar olunuz. Ve bir topluma olan kininiz, sizi adaletsizlik yapmaya sürüklemesin. Adaletli olun, adaletli olmak, Allah'ın koruması altına girmeye daha yakındır. Allah'ın koruması altına girin. Şüphesiz Allah, yaptıklarınıza haberdardır. (Maide; 8) 
Âyetleri okuyunca izaha gerek kalmıyor, şahitliğin ne kadar ciddi ve hassas bir konu olduğu anlaşılıyor. Bu âyetlere dikkat edildiyse muhatap kadın erkek ayrılmıyor, insanlar, Müslümanlar hepsi muhatap alınıyor. Erkek ve kadın ayrışımı yapılmıyor.
Şimdi gelelim müdâyene; borçlaşma âyetlerine. 
Ey iman etmiş kimseler! Adı konmuş bir süreye borçla borçlaştığınız zaman onu hemen yazın. Aranızda bir kâtip de adaletle yazsın. Ve o kâtip, Allah'ın, kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Hak kendi üzerinde olan kişi de söyleyip yazdırsın ve Rabbi olan Allah'a takvâlı davransın ve ondan [haktan] bir şey eksiltmesin. Şâyet hak kendi aleyhine olan kişi [borçlu] bir aklı ermez veya zayıf biri veya bizzat söyleyip yazdıramaya güç yetiremeyen biri ise, velîsi adaletle söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit yapın. Şâyet o ikisi [iki erkek şahit] olmazsa, o zaman razı olacağınız şahitlerden bir erkekle iki kadın –bunlardan birisi yanılırsa, şaşırırsa, öbürü hatırlatsın diye– olsun. Şahitler de çağırıldıklarında kaçınmasınlar. Siz, küçük veya büyük, onu vadesine kadar yazmaktan üşenmeyin. Bu, Allah nezdinde daha hakkaniyetlidir, şahitlik için daha sağlam ve şüpheye düşmemenize daha elverişlidir. Aranızda hemen devredeceğiniz bir ticaret hariçtir; o zaman bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alım-satım yaptığınız vakit yine şâhitlendirin. Yazan ve şahitlik eden bir zarar görmesin. Eğer yaparsanız [onlara zarar verirseniz], şüphesiz o, size dokunacak bir fısk [günah] olur. Allah'a da takvâlı davranın. Allah, size öğretiyor ve Allah, her şeyi en iyi bilendir.
Ve eğer siz, bir yolculuk üzere olur da bir kâtip de bulamazsanız, o vakit alınmış bir rehin! Yok, eğer birbirinize güveniyorsanız kendisine güvenilen adam üzerindeki emaneti ödesin. Ve Rabbi olan Allah'a takvâlı davransın. Şahitliği de gizlemeyin. Onu kim gizlerse artık, şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Ve Allah, yaptıklarınızı çok iyi bilendir. (Bakara; 282, 283)
Bu âyetlerde, borca dayalı alış-veriş usulü belirlenmektedir. Her türlü işlemin söze dayandığı bir ortamda bu ilkelerin konulması, insanlar arasındaki ihtilafları ve hak gasplarını gidermeye yöneliktir. Gâyet net ve açık olan âyetteki ilkeleri şöyle sıralayabiliriz:
  • Vadeli borçlanma durumlarında, borç büyük de olsa küçük de olsa yazılmalıdır.
  • Yazan kişi, taraflardan ayrı üçüncü bir şahıs olmalı ve taraf tutmadan yazmalıdır.
  • Borçlu, gerçeği yazdırmalı, en ufak bir şeyi gizlememelidir.
  • Borçlu, aklı ermez [çocuk, bunak, deli], zayıf, konuşamayan biri ise, velîsi, adaletle yazdırmalıdır
  • Bu işleme iki erkek şahit tutulmalıdır. İki erkek yoksa, bir erkek, iki kadın şahit tutulmalıdır.
  • Şahitler çağırıldıklarında şahitlik etmekten kaçınmamalıdırlar.
  • Küçük veya büyük olsun borç vadesine kadar yazılmalıdır, üşenilmemelidir. Bu, Allah nezdinde daha hakkaniyetlidir, şahitlik için daha sağlam ve şüpheye düşülmemesine daha elverişlidir.
  • Peşin alış-verişlerde yazmaya ve şahit tutmaya gerek yoktur.
  • Alım-satım işleri de şahitlendirilmelidir.
  • Yazan ve şahitlik eden kimseye zarar verilmemelidir. Onlara zarar vermek, büyük suçtur.
  • Yolculukta olup da bir kâtip bulunamazsa rehin alınabilir.
  • Kendisine güvenilen kişi, üzerindeki emaneti ödemelidir.
  • Şahitlik gizlenmemelidir. Konu mahkemeye intikal ederse şahitler şahitlik yapmalı, bildiklerini söylemelidir.
Biz bu âyetlerdeki tanıklık hükmü üzerinde açıklama yapılmasının faydalı olacağı kanaatindeyiz.
Âyetteki, Erkeklerinizden iki de şahit yapın. Şâyet o ikisi [iki erkek şahit] olmazsa, o zaman razı olacağınız şahitlerden bir erkekle iki kadın –bunlardan birisi yanılırsa, şaşırırsa, öbürü hatırlatsın diye– olsunifadelerinden anlaşılıyor ki, borçlaşma protokollerindeki şahitlerin, öncelikle iki erkek olması gerekir. Eğer iki erkek bulunamıyorsa, bir erkek ile iki kadın şahit tutulmalıdır.
Bir erkek ile iki kadın şahit tutulmasının gerekçesi, bunlardan birisi yanılırsa, şaşırırsa, öbürü hatırlatsın diyeşeklinde açıklanmıştır. Burada, o dönemde kadınların, aile içi işlerle, kültürel faaliyetlerle meşgul olmalarından dolayı, ticarî konu ve ilişkilere aşina olmadıkları, bir ihtilaf vukuunda, yıllar evvele ait bir ticarî konuyu karıştırabilecekleri bildirilmektedir. Ayrıca bu konuda o dönem kadınlarının özel halleri dönemlerinde yokluk, kıtlık nedeniyle, hayız elbiselerinin oluşu ve bu dönemlerde evden çıkmayışları, kadınların ekserisinin okur-yazar olmayışı da dikkate alınmalıdır. Ayrıca bu âyetin indiği dönemin sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş süreci olduğunu da akıldan çıkarılmamalıdır. Kur’an’da onlarca yerde “ma meleket eymanüküm” der. Yani yeminlerinizin sahip olduğu şeyler demektir ki, o günün örfünde, töresinde sözlü yeminle yapılan sözleşmeler kastedilir.
Bu işin başka bir yönü de, bu âyetin indiği zamanda, tarafların ve tanıkların genellikle okuma-yazma bilmemeleridir. Ayrıca, yazı bilen ve yazı malzemesi kıt olduğundan yazışmalar tek nüsha yazılırdı.
Dikkat edilirse bu âyette geçen tanıklık, mutlak olarak genel tanıklık olmayıp, özel borçlanma olaylarına (noterde) akit anında işleme tanıklıktır. Eğer bu noterde yapılmış bir sözleşme ihtilafa neden olursa buradaki tanıklar mahkemede tanıklık edeceklerdir.
Mahkemede ise ya iki erkek, ya da bir erkek ile bir kadın şahitlik edecektir. Noterde şahit olan ikinci kadın, şahit olan arkadaşının yanlışlarını düzeltecektir. Diğer bir ifadeyle mahkemeye çağrıldıklarında, hakimin huzuruna çıkmazdan evvel iki kadın noterde yapılan borç sözleşmesi hakkında, konu ne idi, neler olmuştu, sözleşmenin içeriği ne idi, bunları kendi aralarında görüşüp, yanılma şaşırma gibi adaleti engelleyici sebepleri ortadan kaldırıp, ikisinden birisi hakimin huzuruna şahitlik etmeye gidecektir. Kadının ikisi birlikte mahkemeye şahitliğe gitmeyecektir. Gelelim âyette geçen: 
“... Bu kadınlardan biri şaşırırsa ötekisi ona hatırlatsın diyedir.” 
ifadesinin hikmetine.
Bu durum kadının akıl ve melekeleri ile ilgili bir husus değildir. Bu farklılık, genel olarak kadınların ticari usullere erkeklerden daha az ilgi duymaları ve ilgi alanları dışındaki bir konuya yatkın olamayacakları gerçeğinden dolayıdır.
Yukarıdaki âyetlerde şahitliğin ne kadar ciddi bir mesele olduğunu görmüştük. Böyle ciddi bir konunun, ale-l âde; sıradan bir biçimde geçiştirilmesi beklenemez.
Alacak verecek konularının tarafsız bir katibe iki şahitle yazdırılması ilkesi, bilindiği kadarıyla tarihte ilk kez bu âyetler ile konulmuştur. 
Rivâyetlerde Kadının Şahitliği 
Bu konudaki tek rivâyet, Sahih-i Buhari’den yukarıda metin ve meâlini verdiğimiz ve kritiğini yaptığımız, Hayız Kitabı, 7. Bab. 9 numaralı rivâyettir. Yukarıda açıkladık ki bu rivâyet ya da başkaları hangi hadis kitabından alınmış olursa olsun, Allah’ın âyetleriyle ve bilimsel gerçeklerle çelişen söylentilerdir, dikkate alınmamalıdır. Hatta bu rivâyet de, her tartışmalı konuların râvisi olan Ebu Hüreyre patentlidir. Ama ne yazık ki Müslümanlar bu martavalları dini hayatlarından atıp çıkaramamışlardır.
Evet bu konuda da netice şudur ki: Genel tanıklıkta kadın ve erkek ayırım ve farklılığı yoktur. Kadın ve erkek eşittir.
Hakkı Yılmaz...

Yorum Yaz

Yorumlarınız İçin Teşekkür ederim...Erkan Alaca

Etiketler

Aile (1) Alak (1) Alamet (1) Allah (4) Amacı (1) Amaç (1) Anlam (1) Arafat (1) Arap (1) Ay (1) Ayet (2) Bakara (1) Bakış (1) Boşanma (1) Bozmak (1) Bozulma (1) Buhari (1) Cemaat (1) Ceza (1) Cin (1) Cuma (1) Çelişki (1) Din (3) Diriltme (1) Doğa (1) Doğum (1) E-book (1) Enerji (1) FlashBook (1) Gerçek (1) Gösterge (1) Hac (1) Hacc (3) Hadis (2) Haksızlık (1) Haram (1) Haremlik (1) Hıristiyanlık (1) Hukuk (1) İbadet (1) İblis (1) İkame (1) İnsan (1) İsa (1) İslam (2) İşte Kur-an (1) Kabe (3) Kadın (6) Kadının Şahitliği (1) Kavram (1) Kaynak (1) Keffarat (1) Kontrol (1) Kul (1) Kuran (10) Kuran'da Cin (1) Kuranda Dua (1) Kuranda Kadın (4) Kurandaki Hac (2) Kürtaj (1) Mali Destek (1) Melek (1) Mesaj (1) Mescid (2) Meşaril (1) Mezhep (1) Miras (1) Mucize (4) Muhammed (a.s) (2) Nakıs (1) Namaz (5) Oruç (5) Ölüler (1) Peygamber (1) Ramazan (1) Rekat (1) Rivayet (1) Rüku (1) Rüşd (1) Salat (5) Savm (1) Secde (1) Selamlık (1) Sıyam (1) Sohbet (1) Sosyal (1) Sure (2) Şart (1) Şehr (1) Şöhret (1) Takva (2) Talak (1) Tanrı (1) Tavaf (1) Temizlik (1) Tevbe (1) Tirmizi (1) Tutmak (1) Ümre (3) Vakit (1) Yaratılış (1) Zihin (1)