25 Kasım 2012 Pazar

İslâm Dininin Kadına Genel Bakışı

0 yorum

İslâm Dininin Kadına Genel Bakışı: 
İslam dininin kadına bakışını açıklamak için iki âyet yetip artacaktır. 
Kadınlarınız, sizin için bir tarladır/kültürdür. Öyleyse tarlanıza/kültürünüze dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için de önceden gönderin ve Allah'ın koruması altına girin. Şüphesiz O'na kavuşacağınızı da bilin. –Ve mü’minlere müjdele!– (Bakara; 223)

1- KADINLAR EKİNDİR; TARLADIR/KÜLTÜRDÜR:


Âyetteki, Kadınlarınız sizin için bir ekindirr/kültürdür buyruğu, üzerinde durulması gereken bir ifadedir. حرث - harskelimesi, hem "tarla; ekin", hem de "kültür" anlamına gelir. Bilindiği üzere kültür, “Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü. (TDK)” demektir. Buna "biyolojik ve sosyolojik kültür" de diyebiliriz. Zira kadın, biyolojik bir tarla gibidir. Tıpkı bir organizmanın, biyo-kimya laboratuarında çeşitli evrelerden geçirilerek amaca uygun hâle getirilmesi gibi, kadında da yumurta ve sperm, önce embriyon, sonra et parçası, sonra kemikler ve onlara et giydirilme, sonra da bebek oluşmaktadır. Bebeğin doğumundan sonra da kadınların sosyolojik kültür/tarla olma fonksiyonu devreye girer; çocuklarına toplumun manevî değerlerini [dinî inanç ve ilkeleri, davranış ve düşünüş biçimlerini, düşünce ve sanat varlıklarını] yavaş yavaş öğretir ve gelecek kuşaklara aktarır. Kısaca kadın, maddî bakımdan ana olduğu gibi, sosyolojik açıdan da anadır.
Anamas Dağı Efsanesi
Vaktiyle bu bölgede yaşayan fakir bir ailenin oğlu, anasının yanlış telkinlerine kapılarak küçükken yumurta ve tavuk hırsızlığına başlamıştır. İşi gitgide büyüterek korkulur bir eşkıya olmuş, yol keser, haraç alır, her türlü pislikleri yapmaya başlamış. Nihâyet yakasını kanunların pençesine kaptırmış. Kıydığı canların, yollarını kestiği mazlumların bedduâsı onu darağacı altına getirmiş. Tam asılacağı sırada cellat tarafından son isteği sorulmuş. O da:
Bu işlerde benim günahım yok. Beni bu kötü yollara anam öğütledi. Beni asma Anamı as...” diye yalvarmaya başlamış.
Bu efsane ile anlatılan, toplumun bireylerini hep anaların yapılandırdığı ve şekillendirdiğidir. Analar ne kadar bilgili, bilinçli ve aydın olursa o toplumun bireyleri o ölçüde bilgili, bilinçli ve aydın olacaktır.
Şimdi, özellikle kızların neden okutulmadığı, kadınların neden ikinci sınıf insan muamelesi gördüklerinin gerçek sebebi her halde daha iyi anlaşılmış olmaktadır.
2- Kadınlar, İnci Gibi, Elmas Gibi Korunup Gözetilmelidir.

Allah'ın, bazı şeyleri bazısına fazla kılması ve erkeklerin mallarından harcamaları nedeniyle erkekler, kadınlar üzerine iyi koruyup iyi gözeticidirler. Hâl böyle olunca, sâlih kadınlar, Allah'a itaat edicidirler; Allah'ın koyduğu kurala uyanlardır, Allah'ın koruduğu şey nedeniyle henüz gelmediği hâlde başlarına gelebilecek felaketler için koruyucudurlar. Dik kafalılık yaparak kendisini taciz, tecavüz, dövülme, sövülme ve üzülme riskine atmasından korktuğunuz kadınlara da, öğüt verin ve yan gelip yattıkları yerlerde; kendi ülkeniz sınırları içerisinde göç ettirin ve de baskı yapın. Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa, artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, çok büyüktür. (Nisa;34)
Bu âyette, toplumdaki mutluluğun, huzurun ve sulh içinde yaşamanın yolları gösterilmektedir. Bunları maddeler hâlinde sıralayacak olursak:
  • Erkekler kadınları en iyi şekilde koruyup kollamalı ve gözetmelidirler.
  • Zengin de olsalar kadınların geçimi erkekler üzerinedir.
  • Sâlih kadınlar, Allah'ın bu ilkesine uymalıdırlar. (Çünkü bu ilke kadınların korunmasına yönelik olarak konmuştur.)
  • Nüşûzundan [dik kafalılık yaparak kendisini taciz, tecavüz, dövülme, sövülme ve üzülme riskine atmasından] korkulan kadınlara, öğüt verilecek, ve yan gelip yattıkları yerlerde; kendi ülkeleri sınırları içerisinde göç ettirilecek ve de baskı yapılacak. Böylece onlar nüşûzdan vazgeçirilecektir.
Âyette geçen “kavvam” sözcüğü, fa'al vezninde mübalağa ifade eden bir kelime olup, "bir şey üzerinde özenle durmak, onu iyice gözetmek, bütün gayreti ile onu korumak, ona nezaret etmek" anlamındadır.
Bu âyette, erkek, hanımı üzerine değil, toplumun erkekleri, toplumun kadınları [ana, bacı, kız, eş, gelin, hala, teyze, komşu kadını vs.] üzerine "kavvam" tayin edilmiştir. Bu da, kadınların yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli tüm ihtiyaçların erkekler tarafından karşılanması gerektiğini ifade eder. Daha güçlü, daha cesur ve daha dayanıklı olmaları hasebiyle erkekler kadınların koruyucusu ve gözeticisi olmalı, kadınlar, dağda taşta, madende, ormanda, şehir merkezinin uzağı alanlarda geçim temin etmek zorunda kalmamalı, askerlik gibi görevlerin riskli bölümlerinde çalıştırılmamalıdır. Hanımın geçimi kocasının; kızın geçimi babasının, babası yoksa erkek kardeşlerinin üzerinedir. Erkek olarak kimsesi yoksa kamu, bu işi üstlenecektir. Kadın ya kocayla ya da devletle evli olacaktır. Kadına ya erkekler ya da devlet hizmet verecektir.
Görüldüğü üzere kırsalda kadınların bağda, dağda çalıştırılıp erkeklerin kahvehanelerde oturması dinden değil törelerden kaynaklanmaktadır.
Durumun böyle olması gerektiğine gerekçe olarak da, Allah'ın, bazı şeyleri bazısına fazla kılması gösterilmiştir.
Âyetin bu bölümü, –genellikle– "Allah, erkekleri kadınlara üstün kılmıştır" diye açıklanmaktadır ki bu kesinlikle yanlıştır. Burada konu edilen üstünlük, kadın ve erkek arasındaki üstünlük değil, kadın ve erkeğin özellikleridir. Meselâ, erkekteki güç, cesaret, soğukkanlılık ve metanet, kadındakinden üstündür; kimse bunun aksini iddia edemez. Diğer yönden, yani hayâ, merhamet, şefkat, eğiticilik gibi özellikler açısından ise kadın erkekten üstündür; kimse bunun aksini de iddia edemez. İşte âyette söz konusu edilen üstünlük, bu özellikler açısındandır; yoksa cinslerin birbirinden üstünlüğü değildir. İnsanların birbirinden üstünlüğünün tek ölçüsü, takvâdır.
Âyetin devamında da, Hâl böyle olunca, sâlih kadınlar, Allah'a itaat edicidirler, Allah'ın koruduğu şey nedeniyle gayb için koruyucudurlar buyrularak, kadınların bu kuralı kabullenmeleri gerektiği bildirilmiştir. Çünkü Allah, onların onurlarını, ırz ve namuslarını koruma altına almış; onlara mehir verilmesini emretmekle, onların geçimlerini erkekler üzerine yüklemekle kadınları güvenceye almıştır. İyi kadınlar, başlarına gelebilecek taciz, tecavüz, dövülme, sövülme ve üzülme vs. muhtemel felaketlere karşı tedbirlerini alıp kendilerini korur, bu açıdan korunmayı da seve seve kabul eder, Allah'ın koyduğu bu kurala boyun eğer, kibir ve komplekse kapılıp erkeklerle yarışa girerek dışarıda zor ve riskli işler yapmaya kalkışmazlar.
Âyetin son bölümünde ise, dik kafalılık yaparak kendisini taciz ve tecavüz riskine atmasından korktuğunuz kadınlara da, öğüt verin ve yan gelip yattıkları yerlerde; kendi ülkeniz sınırları içerisinde göç ettirin ve de baskı yapın. Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa, artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, çok büyüktür buyrularak, bu kurala uymayan kadınlar hakkında baş vurulacak tedbirler ortaya konulmuştur.
Birçok kitapta [tefsir, meâl, ilmihal], burada sözü edilen kadınların, erkeklerin kendi hanımları olduğu iddia edilir. Hâlbuki muhatap kocalar değil, tüm insanlardır [toplumdur]. Öyleyse, nüşûzundan [dik kafalılık yaparak kendisini taciz, tecavüz, dövülme, sövülme ve üzülme riskine atmasından] korkulan kadın da, toplumdaki herhangi bir kadındır; bu, bir eş, bir anne, bir kız kardeş veya dul ve kimsesiz bir kadın olabilir.

NÜŞÛZ:

النشوز - nüşûz sözcüğü, نشز - neşz kökünün türevlerindendir. Sözcüğün kök anlamı, "yeryüzünün yüksek bir yeri" demektir. Bir vadinin içinde bulunan kimseye nispetle yukarı bölümlerine, النشز - neşz denir. نشوز - nüşûz ise mastar anlamı olarak, "aşağıdan yukarıya doğru yükselmek, bulunduğu konumdan bir üst konuma çıkmak, dikleşmek" demektir. (Lisânu'l-Arab; c. 8, s. 557.)
Kadına Sigorta: MEHİR

MEHİR:

"Evlilik esnasında koca tarafından kadına ödenen mal veya para" –ki "mehir" ismiyle yaygınlık kazanmıştır– için bazı âyetlerde, أجر - ecr = ücret; bir şeyin karşılığı kelimesi kullanılır. Bunun da, "kadının onurundan feda ettiklerinin karşılığı" olarak anlaşılması mümkündür.
Aslında, evlenecek erkeğin kıza-kız tarafına para veya mal vermesi geleneği, değişik din ve kültürlerde bilinmekte ve bu uygulamanın geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. Bu, değişik kültürlerde "başlık parası, mohar, drahoma, kalın, ağırlık, namzetlik akçesi" gibi isimlerle anılmıştır. Bunun Kur'ân'daki örneği, Mûsâ Peygamberin Medyen'deki evliliğidir: Ki bu, Kasas: 27, 28. âyetlerinde konu edilir.
Bu geleneğin İslâm'a kadarki uygulamalarında dikkat çeken husus, yapılan ödemelerin daima kızın ailesine yapılmasıdır. Nitekim İslâm öncesi Araplarda da mevcut olan uygulamada da mehir, kıza değil, kızın ailesine verilirdi. İslâm'da ise mehir, evlenecek kadının bizzat kendisine verilir; verilen mal ya da para bizzat kadına ait olur.

KUR'ÂN'DA MEHİR:

Kur'ân'da mehir Bakara: 236–237, Nisâ: 4, 23–25, Mâide: 5 ve Ahzâb: 50’da konu edilir. Bu âyetlerden açıkça anlaşılacağı üzere Kur'ân'da konu edilen mehir, diğer din ve kültürdeki "başlık, mahor, drahoma"ya benzememektedir.
Mehir konusunun doğru anlaşılabilmesi için, İslâm dininin kadına bakışının iyi bilinmesi gerekir:
  • Kadın, beden ve cesaret yönünden erkeğe göre zayıf, cinsel organ yönünden savunmasız (Nisâ Sûresinin 34. Âyeti ) olmakla birlikte, öz benlik olarak erkekten farklı değildir. Çünkü öz benliğin cinsiyeti yoktur. Herkesin öz benliğinin iyi ve kötü tarafları, kişilerin özgür iradeleri ile oluşmuş inanç ve amelleri sonucu ortaya çıkar. Diğer taraftan ise kadın, şefkat, merhamet, eğiticilik, öğreticilik gibi hissî konularda erkekten daha güçlüdür.
  • Kadın tarladır, kültürdür (Bakara Sûresinin 223. Âyeti). Toplumların, maddî ve manevî varlıklarını sürdürmeleri kadına bağlıdır.
  • Kadınların geçimleri, erkekler üzerine yüklenmiştir. Böylece kadınların dağ-taş geçim temini peşinde koşmaları ve tek başlarına seyahate çıkmaları neticesinde taciz ve tecavüze uğrama riski ve istismar edilme olasılığı ortadan kaldırılmıştır. ( Nisâ Sûresinin 34. Âyeti )
  • Kadının dul kalması hâlinde hemen evlenmesine izin verilmemiş, "iddet" kuralı getirilmiştir. (Bakara Sûresinin 228Ahzâb Sûresinin 49Talâk Sûresinin 4. Âyetleri)
Bütün bu hususlar dikkate alındığında, İslâm dinindeki mehirin mahiyeti daha iyi anlaşılır. Kur'ân'a göre mehir; kadının "geçim sigortasıdır”. Bu kural, kadının zayıflığından değil, –kadının sosyal ve kültürel yönden önemine binaen– korunması gerektiğindendir. Dul kalması durumunda "iddet" süresince geçinebileceği bir mal ya da paranın kadına peşinen; evlilik öncesi verilmesi, onun geçimini sağlamak için uğraşmasına, yuvasından uzaklaşıp sıkıntılara katlanmasına gerek bırakmayacaktır. Böylece kadın, taciz ve tecavüz riskinden uzak olacaktır. Kısacası Allah, kadını onurlandırmak, korumak ve mağduriyetini engellemek için ona mehir verilmesini emretmiştir.
Kur'ân'da mehirin miktarı belirlenmemiş; özüne uygun olarak her çağda, o çağın şartlarına uygun olarak belirlenmesi için toplumlara bırakılmıştır.
Mehirin amacı kadını himaye etmek olduğuna göre, ideal olanın; ekonomik açıdan kadının kocasına muhtaç olmayacak ölçüde ve sosyal açıdan özgüvene sahip nitelikte yetiştirilmesinin gerektiği ortaya çıkar. Nitekim Allah kocalara Ve o kadınlara [yetimlerin kadınlarına] mehirlerini seve seve veriniz. Artık kendileri ondan[alacaklarından] bir kısmını size hoş ederlerse [ikramda bulunurlarsa] de onu afiyetle, çekinmeden yiyiniz(Nisâ Sûresinin 4. Âyeti) ve Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah en iyi bilen ve hikmet sahibi olandır (Nisâ Sûresinin 25. âyeti) buyurmuş ve ancak mehire muhtaç olmayan kadınların mehiri kocalarına bağışlamalarına izin vermiştir. 
Hakkı Yılmaz...

Yorum Yaz

Yorumlarınız İçin Teşekkür ederim...Erkan Alaca

Etiketler

Aile (1) Alak (1) Alamet (1) Allah (4) Amacı (1) Amaç (1) Anlam (1) Arafat (1) Arap (1) Ay (1) Ayet (2) Bakara (1) Bakış (1) Boşanma (1) Bozmak (1) Bozulma (1) Buhari (1) Cemaat (1) Ceza (1) Cin (1) Cuma (1) Çelişki (1) Din (3) Diriltme (1) Doğa (1) Doğum (1) E-book (1) Enerji (1) FlashBook (1) Gerçek (1) Gösterge (1) Hac (1) Hacc (3) Hadis (2) Haksızlık (1) Haram (1) Haremlik (1) Hıristiyanlık (1) Hukuk (1) İbadet (1) İblis (1) İkame (1) İnsan (1) İsa (1) İslam (2) İşte Kur-an (1) Kabe (3) Kadın (6) Kadının Şahitliği (1) Kavram (1) Kaynak (1) Keffarat (1) Kontrol (1) Kul (1) Kuran (10) Kuran'da Cin (1) Kuranda Dua (1) Kuranda Kadın (4) Kurandaki Hac (2) Kürtaj (1) Mali Destek (1) Melek (1) Mesaj (1) Mescid (2) Meşaril (1) Mezhep (1) Miras (1) Mucize (4) Muhammed (a.s) (2) Nakıs (1) Namaz (5) Oruç (5) Ölüler (1) Peygamber (1) Ramazan (1) Rekat (1) Rivayet (1) Rüku (1) Rüşd (1) Salat (5) Savm (1) Secde (1) Selamlık (1) Sıyam (1) Sohbet (1) Sosyal (1) Sure (2) Şart (1) Şehr (1) Şöhret (1) Takva (2) Talak (1) Tanrı (1) Tavaf (1) Temizlik (1) Tevbe (1) Tirmizi (1) Tutmak (1) Ümre (3) Vakit (1) Yaratılış (1) Zihin (1)